Dünyadaki bütünleşme ve küreselleşme eğilimleri dış ticaretin önemini son yıllarda daha da artırmıştır. Dış ticaret ile birbirinden uzak bölgelerdeki üretici ve tüketiciler ticari faaliyetler aracılığı ile ilişki kurmaktadır. Ticari ilişkiler her şeyden önce toplumlar arası karşılıklı bağımlılık ve benzeşme yaratmakta ve uluslararası ilişkileri artırmakta, artan uluslararası ilişkiler de ülkeyi kendi içinde bir dönüşüme zorlamaktadır. Bununla birlikte dış ticaretini başarıyla sürdüren ülkelerin ulusal gelirini ve refahını arttırdığı da gözlenmektedir.


Dış ticaret, ülkelerin belirli malların üretiminde uzmanlaşmasını sağlayarak, öğrenmeyi ve ürün hakkında yeni buluşları hızlandırmakta; ülkelere ölçek ekonomilerinden faydalanma imkânı vermekte, ayrıca dünya üretim kaynakları, işgücü ve zamanın da etkin kullanımını sağlamaktadır. Bununla birlikte dış ticaret, küresel pazarlarda alıcı ve satıcıların en iyiyi aramalarına da imkân tanımaktadır.


Dış ticaretin bahsedilen bu faydaları özellikle küçük ekonomiler için daha önemlidir. Bu tür ekonomilerin, sadece yurt içinde ürettiklerini tüketmeye zorlandıkları takdirde, bilim, teknoloji, yönetim ve finansal düzenlemeleri doğru zamanda ve doğru şekilde yapma konusunda başarısız olma ihtimalleri artacaktır. Başarısız oldukları takdirde uzmanlaşmayı yüksek düzeyde sürdüremeyecek; daha az çeşit ürünü daha yüksek fiyata tüketmek zorunda kalacak ve bu da refah düzeyini olumsuz yönde etkileyecektir. 


Türkiye 1980 yılında 24 Ocak Kararları olarak bilinen politikaları uygulamaya başlamış ve ihracata dayalı büyüme modeline geçmiştir. Bu kararların uygulanmaya başlanmasından sonra Türkiye’nin ihracatı her geçen yıl artış kaydetmiş ve 1980 ile 2009 yılları arasında 35 kat bir artışla 101,6 milyar dolara yükselmiştir. 2017 yılında ise ihracatta gelinen nokta 157,1 milyar dolar düzeyidir. Şanlıurfa ekonomisi de dışa açılım politikalarından etkilenmiş ve bölgenin ihracatı 2002 – 2009 yılları arasında 18 kat artmıştır ve artmaya devam ederek 2017'de 153,8 milyon dolara yükselmiştir.