Tarihçesi

Yaban, Kele, Tell-tarik, Atşana, Annabi, Arbit, Tell-arbit, Tell-hinne, Tell-saif, Tell-goran başta olmak üzere yörede birçok höyük bulunmaktadır. Bunlardan bazılarında yapılan araştırmalarda ortaya çıkan buluntu ve kalıntılar burada Neolitik Çağ’da yerleşik bir düzenin olduğunu göstermektedir. Buna karşın, Viranşehir yöresinde yüzey araştırmaları dışındaki arkeolojik çalışmalara henüz başlanmamıştır.

Neolitik Çağ’dan sonra Kalkolitik Çağ’da da (M.Ö. 5500-3500) yörede yerleşimin izleri görülmektedir. Yöre M.Ö. 1600 yıllarında Mitannileri yenen Hititlerin egemenliği altına girmiştir. M.Ö. XI. yüzyılda Mezopotamya’dan kuzeye doğru göç eden Aramiler burayı ele geçirmiş ve M.Ö. X. yüzyılda burası Bit-adini Krallığı’na bağlanmıştır. Asurlular MÖ. IX. yüzyılın ortalarına doğru bu krallığı ortadan kaldırarak Viranşehir’in de dahil olduğu Şanlıurfa topraklarını ele geçirmişlerdir. Anadolu’nun büyük bir kısmına hakim olan Persler Viranşehir’i de ele geçirmiştir. Büyük İskender’in Persleri ortadan kaldırmasından sonra yöre bir süre Makedonyalıların, İskender’in ölümünden sonra da Seleukosların egemenliğine girmiştir. Bu dönemleri Roma, Sasani ve Doğu Roma [Bizans] dönemleri izlemiştir.

VII. yüzyılda yöreye İslam orduları akınlar düzenlemiş ve Araplar bir süre buraya hakim olmuşlardır. Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Türkmen boyları buraya yerleşmeye başlamış, bunu Selçuklu hâkimiyeti izlemiş, bir süre de Urfa Haçlı Kontluğu’nun yönetimine girmiştir. Musul Atabeyliği yönetiminden sonra XIII. yüzyılda, yeniden Selçukluların egemenliği altına girmiştir. Moğolların Selçukluları yenmesinden sonra Şanlıurfa ile birlikte Viranşehir de Moğollar tarafından yağmalanmıştır. Moğolların Anadolu’dan çekilmesinden sonra Memluk Sultanlığı, Akkoyunlular ve Safeviler buraya hakim olmuş, 1517’de Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi sırasında da Osmanlı topraklarına katılmıştır. 

Roma döneminde Antoniopolis, ardından gelen İslam hakimiyeti döneminde Tell-mavzelat, Tell-muzin ve Tella; Urfa Kontluğu döneminde de Konstantina isimleri ile tanınmıştır. Tarihi İpek Yolu’nun üzerinde yer alan önemli bir konaklama ve ticaret merkezi oluşu, Viranşehir’in birçok kez yağmalanmasını ve yıkılmasını da beraberinde getirmiştir. XX. yüzyılın başlarında yaşanan etnik ayaklanmalardan etkilenmiştir. Mardin’e bağlı bir kaza olan Viranşehir, Urfa’nın il olması ile 1924’te ilçe konumuna getirilmiştir.

Coğrafi Durumu

Şanlıurfa iline bağlı olan Viranşehir İlçesi 39°-45° doğu meridyenleri, 37°-28° kuzey paralelleri arasında yer almaktadır. Harran ovasının doğusunu kaplayan Mezopotamya bölgesinde, Karacadağ’ın güneyinde kurulmuş olan ilçenin yüzölçümü 1843 km2, rakımı ise 620 metredir. İlçenin doğusunda Kızıltepe, kuzeybatısında Siverek, güneybatısında Harran, kuzeyinde ise Çınar ve Diyarbakır vardır. Tarihte ipek yolu olarak bilinen ve günümüzde E-90 olarak adlandırılan karayolu ilçe merkezinden geçmektedir. 

Harran ovasının bir uzantısı olarak kabul edilen Viranşehir ovası genel olarak düze yakın bir topografik yapıya sahiptir. İlçe kuzey-güney yönünde eğimlidir. Yerleşmenin çevresinde yer alan en önemli yükseltiler; kuzeydoğuda yer alan Takur Dağları ve kuzeyden güneye doğru uzanan Tek Tek Dağları (747 m) ile ilçenin kuzeyinde yer alan sönmüş bir volkan olan Karacadağ’dır. (1919 m)

Viranşehir, konumu itibari ile iç bölgede olduğundan, ilçeye karasal iklim ile Akdeniz iklimi arasında geçiş özelliği gösteren bir iklim hakimdir. Yazları sıcak ve kurak, kışları ise ılık ve yağışlı geçmektedir. Kuzey tamamen karasal iklimin etkisi altındayken, güney kesimlerinde de büyük ölçüde aynı iklimin etkisi görülür. İlçenin kuzeyi daha yüksek olduğu için, daha fazla yağış alır. Kuzey kesimine yıllık 700 milimetreküp yağış düşerken, diğer alanlara 250-400 milimetreküp arasında yağış düşer. İlçeye yağışlar kış aylarında %50 oranında düşerken, geriye kalan yağışlar sonbaharın son aylarında ve ilkbaharda düşer. Kar yağışları çok az görülür ve don olaylarına pek rastlanılmaz. Yaz aylarında 43 °C’ye kadar varan sıcaklıklar görülmektedir.

Viranşehir bitki örtüsü bakımından fakir bir ilçedir. Yaz aylarının sıcaklığı ve kuraklığı, bitki örtüsünün gelişimini engellemektedir. Bitki örtüsü, Karacadağ çevresi hariç olmak üzere, diğer bölgelerde bozkırdır. Karasal yağış rejiminin hakim olduğu Viranşehir ve çevresinde ilkbahar aylarının başlarında yeşeren, sıcaklıkların başlamasıyla yavaş yavaş kurumaya başlayan, bozkır vejetasyonunun egemen olduğu söylenebilir.

Viranşehir ilçesi sınırları içerisinde doğal göl bulunmamaktadır, ancak sulama amaçlı kullanılan iki gölet ilçede yer almaktadır. Bunlar ilçe merkezinin kuzeyinde ilçeye 4 km. uzaklıkta bulunan Topraksu göleti ile ilçe merkezinin batısında ilçeye 20 km uzaklıkta bulunan Yayık sulama göletleridir.

Viranşehir akarsu ağı bakımından fakir bir ilçedir. Yarı kurak bir iklime sahip olması bunda önemli bir etkendir. İlçede Akarsular Radial Drenaj özelliği göstermektedir. İlçenin önemli akarsuları Curcup, Anıt ve Şahvelet dereleridir. Bu akarsular Fırat nehrinin birer yan kolu olup, açık havza özelliği göstermektedirler. İlçenin batısındaki Curcup deresinin yatak genişliği 30-50 metre arasında değişirken yatak derinliği ise 15-20 metre arasında değişmektedir. Bu akarsular yağışın arttığı kış aylarında debilerini artırıp bazı yıllarda can kayıplarına dahi neden olurken, yağışın azaldığı yaz aylarında ise kuru duruma gelmektedirler. Bu akarsuların debileri Karacadağ’a karın fazla yağdığı yıllarda, karların erimesi sonucu ilkbaharın ortalarında yükselirken, kar erimeleri sona erip yağışlar kesilince bu akarsular kuruyacak duruma gelmektedir.

İdari Sosyo-Ekonomik Durum

Viranşehir ilçesinin nüfusu, 2017 Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarına göre 192.966 kişidir. Viranşehir ekonomisinin temelini tarım ve hayvancılık oluşturmaktadır. Viranşehir’in geniş ve verimli bir ovaya sahip olması tarım sektörünü geliştirmiş ve Karacadağ eteklerinde bulunan verimli meralar hayvancılığın gelişimine katkı sunarak ilçenin geçim kaynağının temellerini oluşturmuştur. GAP projesinin etkisi ve arazi sahiplerinin sondaj kuyularını açarak topraklarını sulamaya başlaması, ilçe ekonomisinde fark edilebilir bir gelişme sağlamıştır. Bugün ilçedeki sürülebilen tarım arazilerinin yaklaşık %60’ı sulu tarıma açılmış bulunmaktadır. Sulu tarım alanlarının artması tarım alanlarındaki ürün deseninin değişmesini sağlamıştır. Özellikle endüstri bitkilerinden pamuk, son yıllarda ilçede yoğun bir şekilde tarımı yapılan ürün haline gelmiş ve ilçe ekonomisi adeta pamuk ile anılmaya başlamıştır. Bu gelişmeler, yetiştirilen bu ürünlerin işlenmesini sağlayacak sanayi kollarının da oluşmasına olanak sağlamıştır. Tarımsal ilaç ve kimyevi gübreye olan yoğun talepten dolayı bayiliklerin çoğalması ve iş imkanlarının artması mümkün olmuştur. Önceki yıllarda ilçeden; Çukurova, Ege ve Karadeniz bölgelerine yoğun bir şekilde mevsimlik tarım işçisi göçü yaşanmakta iken, son yıllarda ilçeye çevre illerden mevsimlik tarım işçisi göçü yaşanmaktadır. İlçe ekonomisinin ikinci ayağını ticaret oluşturmaktadır. İlçedeki ticaret genellikle Habur sınır kapısına dayalı olan mazot taşımacılığı ve pazarlaması şeklindedir. Habur sınır kapısı kapandığında ilçedeki ticaret önemli bir şekilde sekteye uğramaktadır.